Ebu'l Vefa, bilgin ve bilge, yol gösterici ve öğüt verici. Hayır sahibi. Mürşid veya şeyh. Moda tabirle, kanaat önderidir.
Etkin olduğu yıllar Fatih ve onun oğlu II. Bayezid devridir. Bir kitap kapağına ismini Mustafa bin Ahmet es-Sadri el-Konevi şeklinde yazmış söylendiğine göre. Muslihuddin Mustafa olarak da anılır. Muslihuddin, hocasının adından ötürü lakabıdır. Ama herkes onu, daha çok İbnü'l-Vefa, ibn Vefa, Ebü'l- Vefa veya Şeyh Vefa diye bilir. Bazı kaynaklara göre, Vefa ismini annesinin veya dedesinin adı olduğu için benimsemiş.
Kayıtlarda bir doğum tarihine rastlanmamış. İstanbul'un fethinden çok önce doğduğu biliniyor ama. Pek velveleli bir zamanda, bir değişim ve dönüşüm çağında doğmuş olduğu da kesin. Aslen Konyalıydı. Konya da o zamanlar Karamanlı toprağıydı; başkentti. Karamanoğlu ise malum, o devirlerde Osmanlının pek de hazzetmediği, Anadolu'daki en büyük rakibi olarak ün yapmıştı.
Konya'da okudu. Sonra Edirne'de Debbağlar (Tabakçılar) Camii imamı Şeyh Muslihiddin'e kapılandı, öğrenimini ilerletti. Bizzat hocasının yönlendirmesiyle Bursa'da meşhur olan Abdüllatif Kudsî'nin yanına gitti ve onun sohbetinde bulundu. Hem din, hem de fen ilimleri alanında yetkinleşti. Tasavvuf ilminde ve hallerinde de yetişip yükseldi. Ünü kısa sürede etrafa yayıldı.
Sonra Konya'ya dönüş ve hacca niyet.
Dönüş yolunda Rodos korsanlarına yakalandı. Adada uzunca bir müddet hapsedildi. Esirken Rumca öğrendi. Fidyesini kendisine bağlılığıyla bilinen Karamanoğlu İbrahim Bey ödedi.
Esaret dönüşü Konya'ya değil, İstanbul'a gitti. Çünkü kurtarıcısı İbrahim Bey ölmüş, oğulları arasında taht kavgaları başlamıştı. İstanbul'da hürmetle karşılandı. Bir dergah açtı. Dervişler ve gönlü toklardan, dünyayı sevmezlerden bir halka oluştu etrafında. Halvetten, çileden, ibadetten arta kalan zamanlarda onlarla sohbet etti, onlarla halleşti.
İstanbul elitinin de ilgisi vardı ona. Onlar da özel sohbetler yapmak istiyordu. Bu isteklerini ancak halkın halkasında bulunmaları şartıyla kabul etti. Başta Fatih ve onun oğlu II. Bayezid olmak üzere, Sadrazam Karamani Mehmet Paşa, Sinan Paşa, Molla Lütfi, Şeyhülislâm Zenbilli Ali Efendi ve Bursalı Ahmet Paşa tarafından büyük itibar gördü. Ama o daha çok halkın içinde Hak'la beraber olmayı seçenlerdi.
Hicri 896, miladi 1491 yılında dünya hayatına veda etti. Tekkesinin haziresine defnedildi. Cenazesinde hazır bulunanlar arasında II. Bayezid de vardı.
Kibar-ı Evliya'dan, keramet sahibi ve hoşsohbet...
Bunlar gıyabında dillendirilen övgülerden sadece birkaçı.
Türkçe, Arapça, Farsça olmak üzere üç dilde tasavvufi şiirleri vardı.
Dinî ilimler ve fen bilimlerinde yetkindi. Astroloji, kozmografya (astronomi) ve musiki alanında ise derinleşmişti.
Söylenenlere göre Şeyh Vefâ fizik olarak düzgün ve çok güzel yüzlüydü, sohbetleri pek tatlı, sözleri hikmetli ve nükteli idi.
Devrin ve şehrin ileri gelenleri kapısına gelir, kendilerini sohbetine kabul etmesini beklerlerdi.
TEKKE VE TÜRBE
Fatih, 1476'da Ebu'l Vefa adına, hürmetinin göstergesi, bir cami bir de çifte hamam yaptırmış. İşte bu, o cami değil. Hamamı zaten soran yok.
Yirminci yüzyılın başlarına kadar birçok badire atlatarak gelebilmiş cami. Fakat hali pek içi açıcı değilmiş. Kasten ve bizzat yıktırılmış. Devir II. Meşrutiyet devri. Gerekçesi ise mail-i inhidam olması; yani yıkılmaya yüz tutmuş olması. Bir gün elimiz değdiğinde yaparız demişler. Olmamış. Araya savaşlar girmiş. Ancak 1992'de yapılabilmiş.
Aslına uygun diyorlar. Olmuş mu olmamış mı, tartışmaya gerek yok. Cami tevhidhane olarak kullanılmış aynı zamanda. II. Bayezid medrese, derviş hücreleri, imaret görevi de gören bir mutfak ve kütüphane eklettirince tekke tam teşekküllü bir külliyeye dönüşmüş.
Şeyh Vefa, Zeyni ya da Zeyniyye tarikatına bağlıydı. Tekkesi de o usulde devam etmiş. 18. yüzyılın sonlarına kadar tekke görevini sürdürmüş. Ancak geçen yüzyılda bu özelliğini de kaybetmiş.
Külliyenin diğer bölümleri ise sahipsizlikten ve bakımsızlıktan zamanla işlevini yitirmiş, harap olmuş. Çoğu ortadan kalkmış anlaşılan. Görünürde bir duvar kalıntısından başka bir şey yok şimdi.
Türbe kare planlı ve küçümen; 8.30 X 8.30 ölçüsünde. Geleneksel malzemeden yapılmış; kesme taş ve tuğla. Özgün hali olsaymış II. Bayezid devri eseri denebilirmiş. O zamandan bu yana birkaç defa çehresinin değişmiş olduğu belli. Türbede iki halifesiyle birlikte yatıyor hazret.
Hazire türbenin inşasından sonra oluşmuş, zamanla büyümüş. Türbenin hemen iki adım karşısında da çilehane var. Halvethane de denilir.
Mezardan hallice. Olması gerektiği gibi, amacına uygun. Çilehaneye caminin mihrabından da geçilebiliyordu en son.
Türbe günümüzde İstanbul Türbeler Müdürlüğü'nün sorumluluğunda. Ziyarete açık.
Mutlaka gidilmesi gereken ziyaretgâhlardandır. Diğer ziyaret yerlerine göre daha az popülerdir. Nedendir, bilinmez.
Atıf Efendi Kütüphanesi
İleride, Şeyh Vefa türbesi ve camisi ile aynı sırada. Osmanlı'nın meşhur defterdarlarından Atıf Efendi'nin adını taşıyor. Yapımı 1740'lar. Sokağa bakan cephesi kütüphane memurları için yapılmış üç evlik bir lojmana ait. Murat Belge, "Osmanlı asimetrisinin sevimli örneklerinden biri" der bunun için. Kütüphane binası da asimetrik çokgen planlı. Oldukça şirin bir okuma salonuna sahip. Bahçesi, ağaçları, çeşmesi, insani ebatlarıyla fevkalade bir yapı, buraya kadar gelmişken görülmeli.
Vefa Kilise Camii
Molla Gürani Camii diye de bilinir. İlk hali hakkında kesin bir bilgi yok. Orta ve Geç Bizans mimarisi örneğine benziyor. Planı Yunan haçı tipinde. Yapımı on birinci yüzyılın sonları. Ana malzemesi tuğla ve taş. Aziz Theodoros'a adanmış muhtemelen.
Doğu Ortodoks kilisesi formunda, lakin 1204 Latin istilası döneminde bir ara Roma Katolik kilisesi olarak da kullanılmış.
Fetihten bir süre sonra Fatih Sultan Mehmet'in hocası, Molla Gürani tarafından Cami haline getirilmiş, onun camii olarak anılıyor hala.
Bir yangında ağaç kısımları yandı ve cami tahrip oldu. Tarih 1883. Kuzey ve Güney cephelerindeki yan dehlizler de 1833 yangınında yok olmuştu zaten.
1937 yılında gördüğü kısmi restorasyonda fresk veya mozaikleri yeniden keşfedildi ve temizlendi.
Kalenderhane Camii'ne bir kilometreden daha az uzaklıkta. Süleymaniye Camii’ne ise daha yakın; birkaç yüz metre güneyinde.
Atıf Efendi Kütüphanesi'nin karşısındaki Tirendaz Sokağı'na sapınca önünüze çıkıyor.
Vefa Lisesi
Unvanı, niteliği ve içeriği mütemadiyen değişse de hâlâ bir lise. En son Anadolu Lisesiydi. Ülkemizin meşhur ve saygın eğitim kurumlarındandır. Birçok ünlü simayı mezun etmiştir. Eski binası Milli Mimari akımının meşhur mimarı Kemalettin Bey'in eseri. Gene Kemalettin Bey'in elinden çıkma V. Vakıf Hanı da bir zamanlar okulun yatakhanesiydi.
HURDA TEFERRUAT/MERAKLISINA
- Şeyh Vefa'nın "Delinen Kırbalar" konulu çocukluğuna dair bir menkıbesi var.
- Bir de Fatih'in onu her ziyarete gelişinde kapısını açmadığıyla ilgili anekdot meşhurdur.
- Fatih Sultan Mehmet Han'ın cenaze namazını Şeyh Vefa kıldırmıştır.
- Ebu'l Vefa'nın sadık müritleri arasında meşhur Tazarruname yazarı Sinan Paşa da vardır. Sinan Paşa, İstanbul'un ilk kadısı, valisi ve belediye başkanı olan Kadı Hızır Bey Çelebi'nin de oğludur.
- Şeyhin Makam-ı Sülük, Saz-ı irfan gibi Türkçe manzum eserlerin yanı sıra Evrad-ı Vefa, Ruzname-i Vefa adlarında eserleri de vardır.
- Semtle aynı adı taşıyan ünlü bozacı da türbe ile aynı sırada. Mayalanmış mısır hamurundan yapılan boza oldukça koyu kıvamlıdır ve kışın içilir. Çok çabuk "fermente" olmaya eğilimli bir içecek. Kimi yeniçerilerce o yüzden rağbet görürmüş derler.
- Vaktiyle İstanbul'un "Üç büyüklerinden" sonra dördüncü büyük takım olan Vefa futbol takımı da buradan çıkmış. En son 3. kümeden, İstanbul amatör ligine kadar düşmüştü. Şimdi ne durumdadır acaba?
- Meşhur Hamamizade İsmail Dede Efendi'nin babasına ait hamam da galiba buralarda bir yerdeydi.
- Atatürk Bulvarı'nın kıyısındaki İstanbul Manifaturacılar Çarşısı Blokları da semtin sınırları içinde. Çarşı belediye yapımıdır. Tarih 1960'lar. Çarşının tek estetik unsuru Bedri Rahmi Eyüboğlu ve Füreyya'nın elinden çıkma seramik panolarıdır.
- Blokların arasındaki açıklıkta mini bir hazire var. Hazirede İstanbul'un ilk kadısı Hızır Bey ve Cihannüma yazarı, tarih ve coğrafya bilgini Kâtip Çelebi yatıyor. Muhtemelen çarşının inşası sırasında yerleri keşfedilmiş. Mezar taşlarının yeni olması ondan.
Ebu'l Vefa Türbesi Nerede?
Ebu'l Vefa Türbesi, İstanbul’un Fatih ilçesi, Sarı Beyazıt Caddesi, Vefa Türbesi Sokak üzerinde bulunur. Aşağıdaki haritayı kullanarak mobil cihazlarınızdaki navisgasyon uygulamaları ile türbeye ulaşabilirsiniz.