Tarihi Yarımadayı çevreleyen
İstanbul Surları dünyanın en önemli kent surlarından biridir. Megaralılar’dan Osmanlılara kadar bölgeyi ele geçiren her devlet surlara eklemeler ve onarımlar yapmıştır. Kimi zaman surlar yıktırılmış ama bölgenin coğrafi öneminden dolayı tekrar yaptırılmıştır. Günümüzde İstanbul Surları üzerindeki restorasyon çalışmaları devam etmektedir.
İstanbul Surları Tarihi Yarımada’yı çevreleyen surlardır. Sarayburnu’ndaki şehrin ilk surları, MÖ 658 yılında Megaralılar’ın buraya kurdukları Byzantion’un surlarıdır. Daha sonra Constanlinus (324-337) MS 330 yılında Konstantinopolis'i kurduktan sonra, şehri kuşatan surları yaptırmıştır. Bu surlar, şehrin sınırlarını belirlemesi bakımından günümüze kadar ulaşmış olan II. Theodosios döneminde (408-450) yapılan surlarla genişletilmiştir. Dolayısıyla İstanbul Surları iki aşamalıdır: Bölgenin ilk surları, yani Byzantion’un surları ve Konstantinopolis’i yani Doğu Roma imparatorluğu’nun başkentini çevreleyen surlar. Konstantinopolis Surları üç bölümden oluşmaktadır: Marmara Denizi kıyısındaki surlar, Haliç tarafında bulunan surlar ve Kara Surları.
Antik Yunan’daki siyasal ve sosyal örgütlenmelere polis adı verilmiştir. Dilimizde batı dillerinden geçen polis sözcüğü kent, şehir ve şehir-devlet terimleriyle karşılanmıştır. Bu dönemlerde polisler çok çeşitli nedenlerden dolayı deniz kenarına kurulmuştur. Bu nedenlerin en önemlilerinden biri şehrin savunmasıdır. İstanbul’un fethine kadar şehirlerin kurulması için özellikle yarımadalar seçilmiştir. Polislerin zorunlu olmasa da temel özelliklerinden biri şehrin merkezinin, üzerine kurulduğu alanın çevresini saran surlarıdır. Özellikle Yunan anakarasından (bugünkü Yunanistan) uzak olan polisler için sur inşa etmek zorunlu olmuştur. Küçük bir alan üzerine kurulan Byzantion’un surları şehrin akropolisini, yani genel olarak tapınakların, meclisin, mahkemenin ve pazar yerinin bulunduğu alanı çevrelemiştir.
Byzantion'un akropolisinin bugünkü Topkapı Sarayı'nın bulunduğu yerde olduğu sanılmaktadır. MS 2. yüzyılda Roma İmparatoru Septimius Severus ile imparatorluğun doğu bölümlerine hakim olmak isteyen Pescennius Niger arasındaki savaşta, Byzantion halkı Pescennius Niger'i desteklemiştir. Bu yüzden savaşı kazanan Septimius Severus, şehri cezalandırarak Byzantion'un surlarını yıktırmıştır. Fakat bir süre sonra şehrin konumunun önemini anlamış ve surları yeniden yaptırmıştır. Byzantion'un surlarının Topkapı Sarayı'nı çevreleyen surların temelini oluşturduğu iddia edilmiştir.Byzantion Surları
Marmara Denizi kıyısındaki surlar, Sarayburnu’ndan Yedikule’ye kadar uzanan kıyının kıvrımlarını yakından izleyen tek sıralı ve uzunluğu 8,5 km. olan surlardır. Sarayburnu ve Ahırkapı arasında bulunan bölge Byzantion’un savunması amacıyla yapılan surlardan kalmıştır. Constantinus döneminde (324-337) Konstantinopolis’in kurulmasından sonra Ahırkapı ile Yenikapı (Yenikapı’nın biraz ilerisi) arasındaki bölüm yapılmıştır. II. Theodosios döneminde (408-450) ise, şehrin genişletilmesi sırasında Yenikapı ile Kara Surları’nın güney ucu (Yedikule Hisarı dolayları) arasındaki bölüm inşa edilmiştir. Marmara Denizi’nden gelebilecek tehlikelere karşı yapılan surların yüksekliği 12-15 metre arasındadır. Bu surlar yaklaşık 20 metre yüksekliğinde ve genel olarak kare planlı 188 kuleyle desteklenmiştir. Bazıları askeri amaçlı olmayan küçük kapılar olmak üzere surların toplam 36 kapısı vardır.
Ünlü Ahırkapı Feneri de sırtını İstanbul'un deniz surlarına yaslamıştır. Surların önünden Sirkeci-Bakırköy sahil yolu geçmektedir. Bu yolun yapımı sırasında surun bir kısmı zarar görmüştür.
Surların Marmara Denizi'nin dalgalarından korunması için duvarların önüne belli aralıklarla büyük kaya parçaları konulmuş, böylelikle dalgakıranlar oluşturulmuştur. Doğu Romalılar bu surları dalgalardan ve fırtınalardan ne kadar korumaya çalışmışlarsa da, surların en büyük düşmanı yine dalgalar ve fırtınalar olmuştur. Fakat dalgalar ve fırtınalar şehri ele geçirmeye gelenlere de aynı düşmanlığı göstermişlerdir. Örneğin, 718 yılında Araplar’m İstanbul'u kuşatmaları sırasında çıkan bir fırtına, surları abluka altına almaya çalışan Arap donanmasına büyük zarar vermiştir. Genel olarak akıntılar da gemilerin bu kıyıya yanaşmasını engellemiştir. Fakat Doğu Romalılar tüm bu nedenleri bahane etmemiş ve gerekli zamanlarda, savaş dönemleri için surları onarmıştır.
Bir çok kez elden geçirilen surların en yoğun onarımı ve yeniden inşası İmparator Theophilos döneminde (829-842) yapılmıştır. Diğer imparatorların dönemlerinde de surlar düzenli bir bakım görmüştür. İstanbul’un fethi sırasında Fatih Sultan Mehmed (1451-1481) bu surları büyük bir şekilde abluka altına almıştır. Osmanlı imparatorluğu döneminde kimi zaman onarılan, kimi zaman da ihmal edilen surlar, 1871-1872 yıllarında gerçekleştirilen demiryolu yapımında zarar görmüş, 1959 yılında da Sirkeci ile
Bakırköy arasına sahil yolu yapımı sırasında surların bazı bölümleri yıkılmıştır.
Konstantinopolis Surları
Haliç tarafında bulunan ve günümüze kadar neredeyse tamamı tahrip olan surlar, Sarayburnu’ndan Ayvansaray’a kadar tüm Haliç boyunca kıyıya paralel olarak uzanan, tek sıralı ve uzunluğu 5,5 km. olan surlardır. Konstantinopolis kurulduktan sonra Constantinus döneminde (324-337) yapılan surlar, II. Theodosios döneminde (408-450) şehrin genişletilmesi sırasında uzatılmış, 627 yılında ise, Avar İstilası’nda Blakhernai bölgesinin surlarla çevrilerek şehrin sınırlarına eklenmesiyle son şeklini almıştır. İmparator Theophilos döneminde (829-842) surlar onarılmış ve yeniden inşa edilmiştir. Latin İstilası sırasında Haçlılar, bir ucu Galata’daki bir kuleye, diğer ucu Haliç kenarındaki başka bir kuleye bağlanan zinciri, Haliç’teki kuleyi ele geçirerek çözmüştür. Asma köprülerin yardımıyla da şehri ele geçirmişlerdir. Bu kuşatma sırasında surlar büyük hasar görmüştür. Doğu Romalılar'ın şehri yeniden ele geçirmelerinden sonra surlar, boyları yükseltilerek onarılmıştır.
İstanbul'un Türkler tarafından fethi sırasında da Haliç ve Galata arasına zincir gerilmiştir. Bu nedenle Fatih Sultan Mehmed, Galata'nın arkasından donanmasının bir bölümünü kazıklar üzerinde yürüterek Haliç'e indirmiştir. Donanmanın bir bölümünün Haliç'e girmesi, Haliç'teki surların abluka altına alınması açısından önemlidir.Haliç tarafındaki surlar, Osmanlı imparatorluğu döneminden itibaren bu bölgede yapılan düzenlemeler, yeni binalar ve 1871 yılında gerçekleştirilen demiryolu yapımı nedeniyle yıkılmıştır.
Kara Surları
Kara Surları Ayvansaray’dan Yedikule’ye kadar uzanan, yani bir ucunda Haliç’in, bir ucunda da Marmara Denizi’nin bulunduğu, birçok bölümünün günümüze ulaşabildiği 6,5 km. uzunluğundaki surlardır. Kara Surları iç ve dış olmak üzere iki sıralıdır, iç ve dış surların arasındaki uzaklık yaklaşık 15-20 metre arasındadır. Kare planlı 96 kuleyle desteklenmiş, kalınlığı 2 metre, yüksekliği 8,5 metre olan surların önünde, yaklaşık 20 metre genişliğinde ve 10 metre derinliğinde bir hendek bulunmaktadır. Bu hendeğin içinde su bulunup bulunmadığı bilinmemektedir. Fakat hendeğin bir bölümünün OsmanlI imparatorluğu döneminde sebze bostanı olarak kullanıldığı bilinmektedir, iç surların kalınlığı yaklaşık 5 metre, yüksekliği ise 12 metredir. Bu surlar da yüksekliği 20-25 metre arasında olan kare ve yuvarlak planlı 96 kuleyle desteklenmiştir. Bu kuleler sur hizasından yaklaşık 10 metre, dış surlarda bulunan kuleler ise yaklaşık 4 metre kadar ileri çıkıntılıdır.
Constantinus’un Konstantinopolis’i kurarken belirlediği şehir sınırları bir süre sonra çeşitli nedenlerden dolayı gereksinime yanıt verememeye başlamıştır. Şehrin büyümesi, bugüne ulaşabilmiş olan Kara Surlarının bulunduğu yere kadar genişletilmesi II. Theodosios döneminde gerçekleştirilmiştir. Şehrin büyütülmesi ve Kara Surları’nın yapım işlerini, Roma İmparatorluğu’nun doğu bölümünün Praefectus Praetorius’u (İmparatorluk Valisi) ve yetenekli bir kişi olan Anthemius üstlenmiştir. Anthemius’un planında Deniz Surları'nın Kara Surları’yla birleştirilmesi de bulunmaktadır. Fakat bu planı 25 yıl sonra, II. Theodosios döneminin Konstantinopolis Praefectus’u (Şehir Valisi) ve dört defa da Praefectus Praetorius’luğa atanan Cyrus gerçekleştirmiştir. 447 yılında meydana gelen bir deprem Anthemius’un yaptırdığı surların büyük bir bölümüyle 57 kuleyi yıkmış, Cyrus’un yaptırdığı surların da hasar görmesine neden olmuştur. Yine II. Theodosios döneminde Praefectus Constantinus, yıkılan surların yerine yenilerini ve bu surların önüne ikinci bir sur hattını yaptırmıştır. Kimi kaynaklar Constantinus ile Cyrus'un aynı kişi olduğunu belirtmektedir.
Roma’nın bile yağmalanabildiği bir dünyada, surlarıyla Avrupa uygarlığının devamını sağlayarak bu uygarlığın en büyük kalesi haline gelen Yeni Roma'yı (İstanbul), Atilla şehrin önüne kadar geldiği halde güçlü surlarından dolayı kuşatmaktan vazgeçmiştir.Çeşitli depremler ve İstanbul kuşatmaları sırasında hasar gören surlar onarılmış, Blakhernai bölgesi sur içine alınmış, Blakhernai Sarayı’nın savunulması için yapılan surlar bu surlara eklenmiştir.
Kara Surları’nın Haliç ile buluştuğu bazı kuleler zindan olarak kullanılmıştır. Bu zindanların en ünlüsü Anemas Zindam’dır. Girit'in Araplar’ın koruması altında bulunduğu dönemde yönetimin başında Abdülaziz El-Kuturbi bulunmaktadır. Girit Arapların elinden çıktığında, Abdülaziz El- Kuturbi İstanbul'a getirilmiştir. Hristiyanlığı kabul etmiş ve burada yaşamaya başlamıştır. Abdülaziz El-Kuturbi'nin oğullarından Mikhael Anemas, Doğu Roma İmparatorluğu'nun yüksek rütbeli bir askeri olmuştur. Bu görevi yürütürken I. Aleksios Komnenos’u (1081-1118) devirmek isteyenlerin arasında yer almıştır. Bunun üzerine kör edilme ve hapis cezası almıştır. Anemas’ı kör olmaktan kurtaran Aleksios’un kızı Anna Komnena'dır. Anemas yaşam boyu hapis cezasını, sonradan adıyla ünlenecek olan kulede, yani Anemas Zindam'nda çekmiştir. Buraya daha sonra birçok ünlü kişi de hapsedilmiştir.İstanbul’un fethiyle birlikte savaş alanına giren büyük toplar, kalelerin önemini yitirmelerine neden olmuş, eski dönemlerin büyük imparatorluklarında olduğu gibi yeni siyasal örgütlenmelerin önünü açmıştır. Fetihten sonra surların tamamı Fatih Sultan Mehmet tarafından onartılmış ve Yedikule yaptırılmıştır. Diğer padişahların dönemlerinde de kimi zaman onarım gören ve ek yapılar ilave edilen surlar, genellikle ihmal edilmiştir.