Sıcak yaz aylarının en büyük tesellisidir kumsallar. Kıyılarına turkuaz renkli dalgaların vurduğu bembeyaz kumsallarda, bir ağaç veya şemsiye altında kitap okumaktır yada uyumaktır bize sıcaklığı ve şehrin karmaşasını unutturan. İşte denizin tadını kaygısızca çıkartabileceğimiz
dünyanın en güzel kumsalları.
Kaputaş Plajı, Türkiye
Türkiye'nin en güzel ve en çekici plajlarının başında gelen
Kaputaş Plajı, ülkenin tatil merkezlerinden Antalya'nın Kaş ve Kalkan ilçeleri arasında yer almaktadır. Yer altından akmakta olan suyun deniz kıyısından kumlar arasından süzülmesi sonucu, denizin suyu genel olarak serin ve mavinin her tonunu bulunduran bir renktedir. Plaja ulaşmak, kanyonun üzerinden 187 basamak inilmesi ile mümkündür.
Kumsal, kum ve çakıl taşlarından oluşmaktadır. Rüzgarlı zamanlarda ise deniz dalgalıdır. Plajda bir adet mağara yer almaktadır.
Mavi Mağara ismi verilen bu mağaranın zamanında fokların barınak merkezi olduğu düşünülmektedir. Bu mağaraya karadan ulaşım imkanı yoktur. Sadece deniz üzerinden tekneler ile geçilebilmektedir.
Dünyada eşi benzeri görülmeyen bu plajın kirlenmesini önlemek amacıyla, büfe gibi alışveriş alanları, tesisler, duş, tuvalet, su, şemsiye ve şezlong gibi araç gereçler plaj alanında bulunmamaktadır. Plajın hemen yukarısından geçen yolun kenarında,
Kaputaş mevkindeki yol çalışmaları sonucu hayatını kaybeden dört işçinin isimlerinin üzerinde bulunduğu 2 adet tabela göze çarpmaktadır.
La Digue, Seyşeller
La Digue, Hint Okyanusu üzerinde yer alan ada ülkesi Seyşeller’in yüz ölçümü olarak dördüncü, nüfus yoğunluğu açısından da üçüncü büyük adasıdır. Afrika'nın doğusunda, Madagaskar'ın ise kuzeydoğusunda yer alan adada yaklaşık 2000 kişi yaşamaktadır. İsmini Fransız kaşif Marc-Joseph Marion du Fresne’nin 1768 yılında Seyşeller’e gemi donanması ile yaptığı bir seyahat sonrası almıştır.
10 km2 yüzey alanına sahip adada genelde ulaşım aracı olarak bisiklet kullanılmaktadır. Ancak at arabasına benzeyen öküz arabaları da ulaşımda önem taşımaktadır. Küçük yüz ölçümüne rağmen adada bir helikopter pisti bulunmaktadır. Bu pisti çoğunlukla adaya turistik amaçlı gelen zenginler kullanmaktadır. Adadaki yerleşim yeri genel olarak batı sahilinde yoğunlaşmıştır.
Ana geçim kaynağı turizm olan
La Digue, kumsalları ile tanınır. Kumlar, zamanın aşındırdığı devasa büyüklükteki granit kayalıkların altından bir mücevher gibi ışıldar. Turkuaz renkteki denizi genel olarak sığdır ve bembeyaz kumsalları ile ilgi çekici bir bütünlük sağlamaktadır. Adada su altını izlemek için denizaltı yürüyüş turları mevcuttur. Bunun için izleyicinin kafasına camdan bir fanus geçirilir ve turist rehberi eşliğinde dalışı sağlanır.
Ada, bulunduğu bölge için önemli bir Hindistan cevizi ve vanilya kaynağıdır. Bu özelliği ile
La Digue genel olarak vanilya kokar. Hindistan cevizi ağaçları ise kumsaldan denize doğru uzanır. Adada dünya üzerinde nadir görülen ve soyları tehlike altında olan toplam 100’e yakın sinekkapan türünden kuş bulunur. La Digue’nin en yüksek bölgesi, deniz seviyesinden 300 metre yükseklikteki, şehrin merkezi olarak bilinen Belle Vue (Eagle’s Nest Dağı)’dur. Her yıl binlerce kişi, tatillerini geçirmek için La Digue’nin kumsallarını ziyaret eder.
Bora Bora, Tahiti
Pasifik Okyanusunun güneyinde yer alan
Bora Bora, turkuaz rengi berrak sularıyla tıpkı bir zümrüdü andırmaktadır. Adanın orijinal adı Tahiti dilinde "ilk doğan" anlamındaki “Pora Pora”dan gelmektedir. Gerçek olamayacak kadar güzel adanın merkezinde Pahia ve Otemanı adı verilen iki volkanik yanardağ bulunmaktadır. Yaklaşık 7 milyon yıl önce oluşan adaya ilk olarak Polinezyalı yerleşimcilerin 4. yüzyıl civarında yerleştikleri düşünülmektedir.
Bora Bora, deniz üzerinde bulunan bungalovların ilk uygulandığı yerdir. Tropik bir bölgede yer almasına rağmen adada kasırga, hortum ve sel gibi doğal afetler görülmez. Sıcaklık yıl boyunca 20 ila 29 derece arasında seyreder.
Bora Bora’da yağışlar Kasım ve Mart ayları arasında görülür ve Mayıs - Ekim ayları arası da genel olarak kuru geçer.
Avrupalı kaşifler, adaya ilk kez 1722 yılında ayak basmıştır. Daha sonraki yıllarda ise ada ressamların ve yazarların favori mekanı haline gelmiştir. Özellikle ünlü ressam Paul Gauguin’in adadaki yaşamı aktardığı resimleri dikkat çekmektedir. Pierre Loti ise 1880 yılında “Loti’nin Evliliği” isimli kitabını burada yazmıştır.
Bora Bora,
dünyada siyah incinin bulunduğu tek yerdir.Maldivler
Yeni evli çiftlerin vazgeçilmez seçimi olan
Maldivler, bembeyaz kumsalları, masmavi okyanusu ve yeşilin her tonundaki bitki örtüsüyle tıpkı bir rüyayı andırıyor. Hint Okyanusundaki bu ufak ada devleti, insanı bir anda şehir yaşamından soyutlayacak her türlü imkanı içinde barındırıyor: cam berraklığındaki suda yüzmekten, palmiye ağaçlarının arasına kurulan hamaklarda dinlenmeye kadar bir rüya tatilde olması gereken her şey...
1.200 ufak adadan oluşan Maldivler’in sadece 281 adasında yerleşim mevcut. Yerleşim bulunan adalardan 195’inin de Maldiv halkı yaşarken, 86’sı ise otel olarak kullanılıyor. Adalar arasındaki ulaşım ise sürat tekneleri ya da deniz uçakları ile yapılıyor.
Maldivler, takımadaların çevresinde bulunan resifler sayesinde şiddetli dalgalardan ve gel-git akımlarından korunuyor. Bu yüzden fırtınalardan uzak durgun olan okyanusta yüzmek ve su altı turlarına çıkmak daha çok keyifli oluyor. Buna rağmen Muson yağmurları bölgeyi etkiliyor ve genel olarak Mayıs ile Eylül ayları arasında adada yoğun yağışlar gözüküyor. Tropik bir iklime sahip Maldivler’de ortalama sıcaklık yıl boyunca 30 derecenin altında seyrediyor. En sıcak ay Nisan, en soğuk ay ise Aralık olarak dikkat çekiyor.
Takımadalarda binlerce yıllık yerleşim mevcuttur. Geçmişte Budist olan halk, adayı keşfeden ilk yabancıların Araplar olması nedeniyle İslamı seçmiştir. Bu yüzden adada yoğunlukla Arap kültürü hakimdir. Ada halkının % 100’ü Müslüman’dır ve yerli halkın yaşam alanlarında İslama uygun olarak yaşanılır.
En yüksek bölgesi denizden sadece 2,4 metre yükseklikte olan
Maldivler, ne yazık ki buzulların erimesinden kaynaklanan deniz suyu seviyesinin yükselmesi nedeniyle, su altında kalma tehlikesi altında. Son yüzyılda bölgedeki deniz seviyesinde 20 santimetrelik bir yükselme görülmüştür. Hükümetlerarası İklim Değişikliği Panelinin hesaplamalarına göre ise 2100 yılına kadar bu yükselme 59 santimetreyi bulacak.
Sular altında kalacağı öngörülen Maldiv halkına, 15 Kasım 2005 itibarıyla Avustralya sığınma hakkı vermiştir. 2008 yılında ise
Maldivler Başkanı bu riskten dolayı halkına Hindistan’dan toprak alma planı olduğunu ilan etti.
Lanikai Plajı, Havai
Yaklaşık olarak 800 metre uzunluğundaki
Lanikai Plajı, kartpostal mükemmelliğindeki görünümüyle dünyanın en güzel plajları arasında gösterilmektedir. Plaja giriş sadece özel kapılardan yapılmaktadır. Bunun nedeni ise, plajın etrafındaki bölgede zengin muhitlerinin bulunmasıdır, plaja normal girişler bu evler tarafından kapatılmıştır. Bir halk plajı olmasına rağmen, bulunduğu konum itibariyle devlet topraklarına girmemektedir. Bu yüzden plajda, kamuya açık park yeri, tuvalet, duş veya cankurtaran hizmetleri bulunmamaktadır.
Havai dilinde Lanikai, “cennetlik deniz” anlamına gelmektedir. Bu yüzden rüya gibi bir kumsalın tüm özelliklerini taşımaktadır. Turkuaz renkteki ılık su ince kumların arasında süzülürken, sıcak Havai günlerini serinleten bir meltem ile buluşur. Parlak kumların üzerinden ise palmiye ağaçları yükselir. Girişlerin serbest olmasından ötürü, yerel halkın çoğunluğunun uğrak yeridir, özellikle hafta sonlarında ve yaz aylarında aşırı kalabalıklaşır. Hafta içlerinde ise genel olarak boştur.
Lanikai, ayrıca moda fotoğrafları çekimlerinin sıklıkla gerçekleştiği bir yerdir. Havai Adasının doğusunda bulunmasından ötürü, ayın doğuşunun izlemek ise ayrı bir keyif verir.
Maya Körfezi, Tayland
Maya Körfezi’nin turkuaz sularına dalmak için her yıl binlerce turist bu cennetten bir parçayı andıran eşsiz yere gelmek için can atmaktadır. Körfez, özellikle Danny Boyle’ın 2000 yılında Alex Garland’ın aynı isimli romanından beyazperdeye aktardığı The Beach (Kumsal) filmi sonrasında popülerliğini iyice arttırmıştır.
Filmde genç Amerikalı otostopçu Richard, Avrupalı bir grup hippi arkadaşıyla birlikte Asya’yı turlarken Bangkok’ta tuhaf bir şekilde eline geçen bir haritadan kimsenin bilmediği, bakir bir tropik adanın varlığını keşfeder. Cenneti bulduklarını düşünerek burada kendilerine ait ütopik bir dünya kurmaya çalışırlarken beklenmedik sorunlarla karşılaşırlar. Filmin tanıtım sloganında denildiği gibi; “Cennetin de bir bedeli var”dır.
İşte film ekibi, kitapta tasvir edilen ada gibi cenneti andıran bir yer ararlar ve sonuç olarak
Maya Körfezinde karar kılarlar. Maya Körfezi’ne bu eşsiz görüntüsünü veren de büyük ihtimalle onu çevreleyen 100 metre uzunluğundaki üç tepedir. Körfezin içinde birçok ufak kumsal bulunmaktadır. Bunların en büyüğü yaklaşık 200 metre uzunluğundadır. Kumsallar genelde ipeksi ve yumuşak beyaz kum ile çevrelenmiştir, su o kadar berraktır ki derinlerdeki renkli mercanları ve egzotik balıkları görmek mümkündür.
İlginç olarak 26 Aralık 2004 tarihinde Hint Okyanusu’nda meydana gelen Tsunami felaketinin Maya Körfezi’ne fayda sağladığı söylenir. Bazılarına göre tahrip etmenin tersine, Tsunami körfezin görüntüsünü düzeltmiş ve eski haline getirmiştir. Zira “Kumsal” filminin ekibi çekimlerden önce plajların doğal yapısını bozacak şekilde setler eklemiş hatta bu yüzden ekosisteme zarar verdikleri suçlamasıyla Tayland hükümeti ile mahkemelik olmuşlardı.
Körfezi ziyaret etmek için en iyi zaman Kasım ve Nisan ayları arasındadır. Bu dönemlerde deniz durgun olur ve bu körfeze girişi kolaylaştırır. Mayıs ve Ekim ayları arasında da hava daha serttir, dalgalar körfezde dalışı zorlaştırır. Mevsiminde körfeze yaklaşık olarak günde 30’dan fazla tekne ziyaretçi bırakmak için uğrar ve denizde 100’den fazla şnorkel ile dalış yapan insana rastlanabilir.
Fraser Adası, Avustralya
Avustralya’nın hemen doğu kıyısında yer alan
Fraser Adası, dünyanın en geniş kum adasıdır. Ada, Quennsland Eyaleti’nin güney kıyısının 120 kilometresi boyunca uzanmaktadır.
Fraser Adasında çarpıcı renklere sahip kum tepecikleriyle bezeli uzun ve kesintisiz beyaz kumsallar vardır. Ayrıca, Ada’nın içinde, görkemli yağmur ormanları ve berraklığı ile dikkat çeken yaklaşık 40 adet tatlı su gölü bulunur.
Kumsallar, Buz Devri’nde deniz seviyesi düşünce birikmiş kumlar sayesinde kuru dev boyutlarda oluşmuştur. Deniz seviyesinin yükseldiği zamanlarda ise okyanus akıntıları daha fazla kum getirmiş ve Buz Devri sonrası kuşların ve rüzgarın taşıdığı tohum ve sporlardan bu bakire kumlar üzerinde bitkiler yeşermeye başlamıştır. Son olarak da adanın muhteşem güzellikteki kumsalları, deniz ve rüzgarın etkisi altında 700 bin yıl içinde günümüzdeki konumuna gelmiştir.
Göller ise kumların su kaynaklarının önünü kapaması sonucu oluşmuştur. Kuma sertliğini veren ise kuruyan yapraklar, ağaç kabukları ve ölü bitkilerdir.
Fraser Adası’nın dikkat çeken başka bir özelliği de dünya üzerinde uzunluğu 50 metreyi bulan yağmur ormanlarının 200 metre yüksekliğindeki kumullar üzerinde geliştiği tek yer olarak dikkat çekmektedir.
Adada, 50’nin üzerinde memeli ve 230’un üzerinde kuş cinsi yaşamaktadır. Fraser Adası, aynı zamanda önemli bir eko-turizm merkezidir.
Mykonos Adası, Yunanistan
Ege Denizi’ndeki Kiklad Adalarına bağlı olan
Mykonos Adası granitten oluşmuştur. 86 kilometrekarelik yüz ölçümüne rağmen adada tam 89 kilometre sahil şeridi mevcuttur. Mykonos sabahın ilk ışıklarına kadar süren renkli gece hayatı ile Avrupa Jet sosyetesinin de tatil tercihi olmakla birlikte Yunan adalarının en gözde ve en uğrak yeridir.
Beyaz mimarisi, masmavi denizi ile Mykonos, Büyük İskender zamanında deniz ticareti ve tarıma elverişliliği sayesinde oldukça gelişmiştir. Ada, Orta Çağ’da Venediklilerin himayesi altına girmiştir. Daha sonra Osmanlı İmparatorluğunun fethettiği ada, 1830 yılında Yunanistan'ın bağımsızlığını ilan etmesine kadar bir Osmanlı toprağı olarak kalmıştır. Bu nedenden dolayı, adanın mutfağındaki Osmanlı esintileri günümüzde de fark edilmektedir.
Mykonos, etkileyici plajları, turistik aktiviteleri ve tarihi noktaları ile Avrupa'nın en önemli tatil beldelerinden biridir ve genel olarak yaz turizmi için tercih edilir. Adanın en iyi plajları ise Paradise ve Süper Paradise ismi ile adlandırılan plajlarıdır. Yat turları ile adadaki tüm plajlar gezilebilir. Adadaki yapıtların mimarisi ise dikkat çekmektedir.
Adanın ismi, Yunan tanrısı Apollo’nun büyük oğlu Mykons’tan gelmektedir. Çoğunlukla güneşli olan Mykonos’da çok nadir yağmur fırtınaları görülür. Adanın yaz ve kış sıcaklık değişimi fazla değildir, bu yüzden mevsimler arası geçiş genellikle fark edilmez.
Harbour Adası, Bahamalar
İspanyolca’da sığ deniz anlamına gelen Bahamalar, Batı Hint adalarının kuzey-kuzeydoğu sınırını oluşturan ve 700 kadar ada ile sayıları 2.400’e ulaşan çıplak kaya oluşumunu kapsayan takımadalardan oluşmuştur.
Harbour Adası’da, Bahamalar’ın kuzeydoğu sınırında yer alır.
Harbour Adası’nı bu denli ünlü yapan, adanın doğusunda yer alan pembe kumlu, uzunluğu 5 kilometreyi bulan plajıdır. Dünyanın nadir yerlerinde bulunan bu kum, mercan taneleri, kırık deniz kabukları ve taş parçalardan oluşmaktadır. Pembe renk ise özel bir mercan sinek türü olan kırmızı renkli, tek hücreli Foraminifera’ların ölmelerinden sonra kıyıya vurarak adanın halihazırdaki beyaz kumu ile karışmaları ile ortaya çıkmaktadır.
Ünlü Hollywood isimleri de genelde tatillerini bu adada geçirmeyi tercih ederler. Adaya ulaşım sadece deniz taksisi ile yapılır. Pembe kumsallar, ulusal koruma altındadır. Denizin altında bulunan mercanlar da dalış meraklılarına görsel bir ziyafet çeker.
Yerel halkın Briland olarak adlandırdığı
Harbour Adasında yerleşim yerlerinin yapısı ise ABD’nin tipik kuzey eyaletlerini andırıyor.
Langkawi, Malezya
Malezya’nın Tayland sınırında bulunan
Langkawi Adası, tenha beyaz kumsalları, turkuaz rengi sakin denizi ve 10 milyon yıllık yağmur ormanları ile dünyadaki en iyi bilinen tatil beldelerinden biri. Zaten kelime anlamı “arzular diyarı” olan Langkawi’nin tarihinde de bu yatıyor. Geçmişte korsanların çatışmalar arası sığındığı ve ganimetlerini sakladığı ada, günümüzde de modern yaşamdan kaçmak isteyenlere orman kaplı tepelerinin altındaki bozulmamış doğasında kucak açıyor.
Langkawi Adası, Andaman Denizi’nde yer alan 99 adadan en büyüğü olarak dikkat çekiyor. Diğer ufak adalara da ya tekne ile ya da yüzerek ulaşılabiliyor. Kumsalda yer alan Hindistan cevizi ağaçlarının gölgesinde dinlenmenin yanı sıra, adanın ılık denizinde her mevsimde yüzme imkanı bulunuyor. Adanın başka bir özelliği ise gümrüksüz serbest bölge olarak ilan edilmiş olması. Tatilciler, vergisiz alışverişin keyfini kaygısızca çıkartabiliyor. 478,5 km2 yüz ölçümündeki adada yaklaşık 65.000 kişi yaşıyor. Yerli halk ise çoğunlukla ya turizm sektöründe ya da pirinç tarlalarında çalışıyor.