Antik dünyanın yedi harikasından birinin bulunduğu
Efes (Ephesos) bir zamanlar liman kentiydi. Şimdi denizden yaklaşık 5 km içeride bulunan ve birkaç kez yeri değişen Efes’in geniş bir alana dağılan kalıntıları üzerinde Selçuk ilçesi kurulmuş. Burada yalnızca tarihi eserler yok, Türkiye'nin en uzun kumsallarından biri olan
Pamucak ve artık iyice ünlenen
Şirince köyü de Efes’in yanı başında.
Efes’in ilk olarak Ayasuluk Tepesinde kurulduğu, Yunan kolonicilerin Panayır Dağının eteklerine yerleştikleri kabul ediliyor. MÖ 560 yılında Lidya Kralı Kroisos kente saldırmış ve Efes halkını savunmasız bir bölge olan İsa Bey Camisi ile Artemis Tapınağı arasına taşınmaya zorlamış. Büyük İskender’in generallerinden Lysimakhos kenti günümüzde de bulunduğu Bülbül Dağı eteklerinde yeniden kurmuş ve surlarla çevirmiş. Roma döneminde Asia eyaletinin başkenti olan Efes, yaklaşık 200 bin nüfusa sahip büyük bir liman kentiymiş. Küçük Menderes Nehri'nin getirdiği alüvyonlar limanı doldurunca Bizans döneminde bir kez daha Ayasuluk Tepesi’ne taşınmış. 1348 yılında Aydınoğluları Beyliğinin başkenti olan Efes,
Ayasuluk olarak adlandırılmış, 1914 yılında da adı Selçuk olarak değiştirilmiş.
Efes’in Tarihi Anıtları
Yılda ortalama 1,5 milyon kişinin ziyaret ettiği Efes’in hala kullanılan 30 bin kişilik antik tiyatrosu, Devlet Agorası, Vedtus Gymnasiomu, Lukas mezar anıtı, doğu gymnaslonu, Hadrianus Tapınağı, odeon (meclis salonu) ve su kemerleri ilk akla gelen anıtları. Antik dünyanın İskenderiye ve Bergama kütüphaneleriyle birlikte üç önemli kütüphanesinden biri olan
Celsius Kütüphanesi de restore edilerek ayağa kaldırılmış. Mozaik ve fresklerle süslü Yamaç Evler de Efes’in görkemini yansıtan eserlerden.
Antik dünyanın yedi harikasından biri olarak kabul edilen
Artemis Tapınağı ise Kuşadası yolu üzerindeki “İngiliz Çukuru” olarak adlandırılan mevkide. İlk kez MÖ 2. yüzyılda Filistinli (Sidonlu) Şair Antipatros’un yazdığı bir şiirde sözü edilen yedi harika, sonraki yıllarda herkes tarafından benimsenmiş. 3. yüzyılda Ostrogotlar tarafından yıkıldığı bilinen Artemis Tapınağından geriye temel kalıntıları ve bir sütun ulaşabilmiş.
Artemis Tapınağı’nın bulunduğu yer, İyonlar yerleşmeden önce Ana Tanrıça Kibele’nin kutsal yeri olarak biliniyordu. Ana Tanrıça Kibele kültünün devamı sayılan Artemis, doğulu ve batılı özellikleri bir arada taşıyor, Efes’in koruyucusu, doğurganlık ve av tanrıçası olarak kabul ediliyordu. Efesliler, Artemis için inşa ettikleri ilk tapınak yanınca, Helenistik dönemde dünyanın yedi harikasından biri kabul edilen tapınağı inşa etmişler. Bütünüyle mermerden inşa edilmiş ilk anıt olan 127 sütunlu tapınak 125 metre uzunluğunda ve 60 metre genişliğindeymiş.
Efes'te Gezilecek Yerler
Hıristiyan inancına göre Meryem Ana’nın yaşamının son yıllarım Efes çevresinde geçirdiği kabul ediliyor, ayrıca İncil’de adı geçen yedi kiliseden birinin bulunduğu Efes bu özellikleri nedeniyle inanç turizminin en önemli noktalarından biri.
Meryem Ana’nın adının verildiği ilk kilise burada. Bu kilisenin yerinde daha önceleri borsa binasının bulunduğu söyleniyor. Hıristiyan din adamlarının bir araya geldiği üçüncü konsil 431 yılında burada toplanmış.
Efes çevresinde Hristiyanlar açısından önem taşıyan üç yer daha var. Bunlardan ilki Panayır Dağının eteklerindeki
Yedi Uyuyanlar Mağarası. Söylenceye göre Roma İmparatoru Decius (249-251) döneminde takip edilen yedi Hristiyan genci bu mağaraya saklanmış ve Romalı askerler mağaranın ağzını kapatarak onları ölüme terk etmişler. Yedi genç iki yüzyıl süren uykudan sonra mucizevi bir şekilde uyanmışlar. Yedi genç öldükten sonra da bu mağaraya gömülmüş, mezarlarının üstüne bir kilise inşa edilmiş.
Bir diğer önemli yer ise Selçuk yakınlarında Bülbül Dağı’nın üzerindeki
Meryem Ana Evi. İsa'nın ölümünden sonra Aziz Yuhanna’nın Meryem Ana’yı Efes’e getirdiği ve Meryem Ana’nın son yıllarını burada geçirdiğine inanılıyor. Efes’in 7 km kadar güneyinde, Bülbül Dağında 425 metre yükseklikte bulunan Meryem Ana Evi’nin yeniden keşfi Alman ozan Clemens Brentano’nun yazdığı bir kitap sayesinde olmuş. Westfalen’in Dülmen kentindeki bir manastırda yaşayan ve iyi eğitim almamış bir rahibe olduğu bilinen Anna Catherine Emmerich, bu evin görüntüsünü 1818 yılında kendi ağzından Brentano’ya yazdırmış. “Büyük Hanımımızın Yaşamı” adlı kitap dokuz bölüm halinde arkadaşları tarafından yayımlamış. Kitap, İzmir’de yaşayan Lazarist Koleji Başkanı Eugene Poulin’in eline geçmiş. Poulin’in görevlendirdiği keşişler 29 Temmuz 1891 günü Emmerich’in anlattıklarına uyan, Meryem Ana’nın son günlerini geçirdiğine inanılan evin kalıntılarını bulmuş. Keşişler araziyi satın almış, daha sonra eski yapının kalıntıları üzerine bir şapel inşa edilmiş. 1961 yılında Papa tarafından hac yeri olarak ilan edilen Meryem Ana Evi’ni son olarak 2006 yılında Papa 16. Benedict ziyaret etmişti.
Üçüncü önemli mekan ise İsa'nın havarilerinden Yuhanna’nın (Yahya) mezarının da bulunduğu Ayasuluk Tepesi’ndeki
Saint Jean Kilisesi. Kilisenin bulunduğu tepe Aziz Yuhanna’nın (Saint Jean ya da John) Tanrıyla konuştuğu yer olarak kabul edildiği için kutsal konuşma ya da söz anlamına gelen “Hagios Logos” adıyla anılmış ve Türkler burayı “Ayasuluk” olarak adlandırmış. İncil yazan Havari Yuhanna’nın buraya gömüldüğü, daha sonra da mezarının üzerine bir anıt dikildiği, ahşap çatılı bir kilise yapıldığı kabul ediliyor. Yaklaşık yüzyıl sonra Bizans İmparatoru Iustinianos buraya altı büyük kubbeli ve haç planlı görkemli bir bazilika inşa ettirmiş. Merdivenlerle inilen bir odada Aziz Yuhanna’nın mezarı bulunuyor ve mezardan çıkan tozun bazı hastalıklara iyi geldiğine inanılıyor.
Ayasuluk Tepesi’nin eteklerindeki
İsabey Camisi de görülmeye değer güzellikte. Aydınoğluları Beyliği döneminde Şamlı Mimar Ali tarafından inşa edilen camide Artemis Tapınağı’ndan getirilen taşlar da kullanılmış.
Gelin şimdi Efes Antik Kentinde gün yüzüne çıkarılan yapıları kent haritası üzerinden teker teker inceleyim.Efes'deki ilk kazı çalışmalarını İzmir-Aydın demiryolu inşaatı esnasında, 1869 yılında İngiliz J. T. Wood başlatmış ve Artemis Tapınağı'nı gün ışığına çıkarmıştır. 1895-1913 yılları arasındaki çalışmaları Otto Benndorf ve K. Humann yürüterek agorayı
, Arkadiane Caddesi'ni ve Celsus Kütüphanesi'ni ortaya çıkarmışlardır. 1926'da J. Keil'in başlattığı çalışmaları, II. Dünya Savaşı'ndan sonra Franz Miltner ve Fritz Eichler devam ettirmiştir. 1986'da son bulan çalışmaları Hermann Vetters yönetimindeki ekip yürütmüştür. Bu yıldan itibaren çalışmaları sırasıyla G. Lnagmann, S. Karwies ve Fritz Krinzinger devam ettirmiştir.
Agora
MÖ 1. yüzyılda yapılan, ancak son şeklini imparator Theodosius döneminde alan devlet agorası, siyasal ve dinsel toplantıların yapıldığı yerdir. 160x56 m boyutlarındaki dikdörtgen planlı alanın ortasında, bugün kalıntıları bulunmayan bir tapınak vardı. Kuzey, güney ve doğusunda birer stoa yer alan agoranın kuzey stoası, sonradan bazilikaya dönüştürülmüştür. Bulunan bir arşitrav (architrave; baştaban, iki sütun arasındaki taş kiriş) parçasında, burası bazilika olarak ifade edilmiştir. İon düzenindeki yapıya, Roma imparatorluğu'nun son dönemlerinde Korint üslubundaki sütunlar yerleştirilmiştir. Yürütülen kazı çalışmalarında önceki stoanın kalıntılarına ulaşılmıştır.
Arkadiane Caddesi
Kimi bölümleri Helenistik dönemde de var olan
Arkadiane Caddesi, imparator Arcadius’a (MS 395 - 408) ithaf edilmiştir. Bu sütunlu caddenin genişliği 11 m, uzunluğu ise 600 m'dir. Caddenin yanındaki yaya yolları mozaiklerle döşenmiş ve iç kısımlarda çeşitli dükkanlar yer almıştır. Geceleri aydınlatıldığı anlaşılan caddenin batısındaki Liman Kapısı denilen
propylon (giriş kapısı) kalıntıları Geç Helenistik döneme tarihlenmektedir.
Artemis Tapınağı (Artemision)
Yunanların bölgeye yerleşmesinden önce, tapınağın bulunduğu alan ana tanrıça Kibele'nin kutsal alanıydı. Buraya gelen Yunanlar, Kibele'yi, Artemis'le özdeşleştirmişlerdir.
Artemis Tapınağı'ndan önceki döneme ait olan ve bugün
İstanbul Arkeoloji Müzesi'nde bulunan eserler MÖ 7. yüzyıla tarihlendiği için, buradaki ilk Artemis Tapınağı'nın bu yüzyılda yapıldığı sanılmaktadır. Strabon, tapınağın çeşitli defalar yıkıma uğrayıp, her seferinde yeniden yapıldığını ifade eder. Bu ilk tapınağın yerine büyük bir tapınağın inşa edilmesi MÖ 6. yüzyıla denk gelir. Bu yüzyılda yapılan tapınağın mimarları, Giritli Khersiphron ile oğlu Metagenes'dir. Giritli mimarlar, Sisam'dan Mimar Theodoros'un da katılımıyla, Sisam (Samos)
Hera Tapınağı'nı örnek almış ve görkemli bir tapınak yapmışlardır. 115x55 m boyutlarında, 127 sütunlu, lon düzenli, dipteros (iki sıra sütunlarla çevrelenmiş tapınak) planlıydı. Sütunlardan 36'sı kabartmalı kaidelere sahipti. Arkaik yapı, Büyük İskender'in doğduğu gece, MÖ 356'da, tarihe geçmek isteyen bir ayakkabıcı olan Herostratos tarafından yakılmıştır.
Efsaneye göre Artemis, tapınağın yandığı gece İskender'in doğumuyla ilgilendiği için tapınağını koruyamamıştır. Kentliler hemen yeni ve daha görkemli bir tapınağın yapımına giriştiler. Büyük İskender Efes'e girdiğinde tapınağın yapımı tamamlanamamıştı. Helenistik tapınak, arkaik tapınaktan çok farklı değildi. Got akınlarıyla yeniden yıkılan tapınak, bu kez uzun süre yıkıntı halinde kalmıştır. Yapının bazı yapı parçaları
St. Jean Kilisesi'nde, bazıları da İstanbul'daki Ayasofya'da kullanılmıştır, ilk Çağ'da deniz kıyısında bulunan yapı, bugün denizden 5 km içeridedir. Yapının yerinde bugün bir sütun, kimi mimari parçalar ve İngiliz Çukuru denilen kocaman bir çukur kalmıştır.
Celcus Kütüphanesi
Efes'in en görkemli yapılarından biri de
Celsus Kütüphanesi'dir. Bugünkü Ephesos ören yerinde en çok ilgi gören kalıntıların başında gelmektedir. Konsül Gaius lulius Aguila, babası Caius Celsus Polemalanus'un heroonu olarak yaptırmış, ayrıca yapının bakımı ve kitap alımı için büyük bir miktarda para vermiştir. Celsus'un mermer lahdi, ortadaki büyük nişin altındaki tonozlu bir odadadır. Celsus'un kemikleri, lahdin içindeki kurşun sandukadadır, iç mekan, 10,92x16,72 m ölçülerinde yüksek ve büyük bir salondur. Duvarlarındaki üç kat halindeki nişlerde ruloların konduğu raflar yer almıştır, insan boyunun erişebileceği seviyenin üzerinde kalan raflara ulaşılabilmesini sağlamak için kütüphaneyi boydan boya dolaşan galerilerden yararlanılmıştır.
Kütüphanenin okuma alanının yanma tarihi bilinmemektedir, fakat bu yangında ön yüz hasara uğramamıştır. MS 400'lü yıllarda yapının önü havuz olarak düzenlenmiştir. Kazı çalışmaları esnasında, havuz içinde Marcus Aurelius ve Luciuc Verus'un, Partlar karşısında kazandıkları zaferler için dikilen anıtın kabartmaları bulunmuştur. Bugün bu kabartmalar
Viyana Müzesi'ndedir.
Çeşme
Tiyatronun kuzeybatısında, MÖ 2. yüzyıla tarihlenen Helenistik çeşmenin kalıntıları vardır. İon sütunları, küçük havuzu, aslan başı oluklarıyla Helenistik sanatın uyumlu bütünlüğünü yansıtır.
Doğu Gymnasiumu
Magnesia Kapısı'nın kuzeyindeki yapı kompleksi Doğu Gymnasiumu'dur. Kutsal yol önünden geçecek biçimde planlanan gymnasium, 2. yüzyılda Sofist Flavius Damİanus tarafından yaptırılmıştır. Hamam, palaestra (beden eğitimi derslerinin yapıldığı alan), sınıflar, imparator ya da tören salonlarından oluşan yapı topluluğunun girişi doğudadır.
Gymnasium
imparator Domitianus döneminde (MS 81 - 96) yapımına başlanan gymnasiumun inşası, aynı dönemde büyük ölçüde bitirilmiştir. Gymnasiumun, biri 90x90 m, diğeri 200x240 m ölçülerinde iki palaestrasıvardır. Büyük palaestra
, imparator Hadrianus döneminde (MS 117 138), Asya'nın başrahibi Claudius Verulanus tarafından renkli mermerle kaplanmıştır. Küçük palaestranın kuzeyindeki salon imparator kültüne, güneydeki salon ise ders ve toplantılara ayrılmıştır. Güneydeki salonda bulunan MS 4. yüzyıl tunç atlet heykelinin Roma kopyası, Viyana Müzesi'ndedir. Bu yapı topluluğu liman hamamlarıyla birlikte inşa edilmiştir, imparator II. Constantinus döneminde onarıldığı için, Constantinus Hamamları olarak da anılır.
Hadrianus Kapısı
Alanın sol yanında yer alan anıtsal kapı, nereye ulaştığı henüz bilinmeyen ve güneydeki dağ yamacına yönelen bir yolun başındadır. Yolun böyle bir kapıyla başlaması, gittiği yerin önemli bir alan olduğu izlenimini uyandırmaktadır. MS 2. yüzyıla, imparator Hadrianus dönemine (MS 117 -138) tarihlenen kapı, iki katlı ve üç girişliydi.
Hadrianus Tapınağı
MS 2. yüzyıla ait olan tapınak prostyla (önü sundurmalı tapınak) planlıdır. Korint sütunlu yapı, zengin bezemeli kapı söveleri ve alınlığıyla dikkati çekmektedir. MS 4. yüzyılda yapı onarılırken, portikonun (sundurma) iç duvarlarına dört kabartma eklenmiştir. Efes’deki diğer yapılardan alınan bu kabartmalar, Efes'in kuruluşuna dair efsaneleri betimler. Tapınağın cellasında(diğer adı naos, tapınağın adandığı tanrının heykelinin bulunduğu. Yunan evine tekabül eden, tapınağın iç kısmındaki oda) imparator Hadrianus'un heykeli bulunuyordu. Hadrianus'a imparatorluk kültü gereğince bir tanrı gibi tapınılmıştır. Tapınağın önünde Roma imparatorları Diocletianus, Maximianus, Constantinus Chlorus ve Galerius'un heykelleri vardı.
Hamam
Liman ile gymnasium arasında, kuzey-güney doğrultusunda uzanan kalıntılar hamama aittir. Hamamın doğu bölümünd
e frigidarium (soğukluk) yer alır. Uzun bir salon biçimindeki frigidariumun iki yanında soyunma bölümleri, salonun ortasında da havuz vardır. Batıda, geniş, yüksek tavanlı caldarium(ılıklık) vardır. Diğer bölümler frigidarium ve caldariumun çevresindedir. Bu yapı, Liman Gymnasiumu ile birlikte inşa edilmiştir.
Hydreion
Üç bölümlü havuzun duvarında Korint üslubunda dört sütun vardır. Havuzun önünde, günümüzde ikisi yerinde duran dört kaide bulunuyordu. Bu kaideler Diocletianus, Maximianus, Constantinus Chlorus ve Galerius'un heykellerini taşıyordu.
Kale
St. Jean Kilisesi’nin kuzeyindeki tepede Doğu Romalılar (Bizanslılar) tarafından yapılmış ve
Aydınoğlu Beyliği tarafından da onarılarak kullanılmış bir yapıdır. Çevresi 1,5 km'ye yakın olan kalenin 15 burcu vardır, içinde 14. yüzyıl yapısı bir caminin kalıntıları bulunan yapının duvarları, harçlı moloz taştandır.
Koressos ve Magnesia Kapıları
Kent surlarının iki önemli kapısı vardı: Stadyum ile Vedius Gymnasiumu arasındaki
Koressos Kapısı ve
Magnesia Kapısı. Güneybatıda, Magnesia kentine giden yol üzerindeki Magnesia Kapısı, MÖ 3. yüzyılda surlarla birlikte yapılmıştır. Ancak imparator Vespasianus döneminde (MS 69-79) üç girişli anıtsal bir kapı haline getirilmiştir. Günümüzde hasarlı bir durumda olan bu kapı, çalışmalar esnasında bulunan bir yazıttan anlaşıldığı üzere,
Artemis Tapınağı'ndan başlayan tören yolunun bir parçasıdır.
Kuretler Caddesi
Kentin bir başka önemli caddesi,
Herakles Kapısı'nda başlayıp Celsus Kütüphanesi'nde son bulan
Kuretler Caddesi'dir. Caddenin iki yanında mozaik döşemeli, sütunlu geçitler yer alır. Depolar ve diğer yapılar bu geçitlere açılmaktaydı. Ayrıca, kent yöneticilerinin ve önde gelenlerinin heykelleri, büstleri, çeşitli anıtlar ve dükkanlar da, yaklaşık 210 m uzunluğundaki Kuretler Caddesi'nin iki yanında sıralanmıştı. Bu caddenin asıl adının Embolos olduğu sanılmaktadır.
Liman Caddesi
Bu yol, tiyatrodan limana değin uzanıyordu. 11 m genişliğinde ve 600 m uzunluğundaki bu caddenin de iki yanında mozaik döşemeli, arkasında dükkanlar bulunan sütunlu geçitler, anıtlar ve heykeller vardı. MS 4. yüzyılda meydana gelen depremlerde hasar gören cadde, imparator Arkadius döneminde (MS 395-408) onarıldığı ve yeniden düzenlendiği için,
Arkadiane Caddesi olarak anılmıştır.
Mermer Cadde
Artemis Tapınağı'ndan başlayarak Vedius Gymnasiumu'nu ve stadyumu geçer, tiyatronun batısı ile agoranın doğusundan ilerleyerek Celsus Kütüphanesi’nin önünden doğuya, devlet agorasına çıkar. Magnesia Kapısı'ndan sonra, yeniden kuzeye yönelerek Artemis Tapınağı'nda son bulur. Farklı dönemlerde birçok değişiklik ve onarım gören cadde, Efesli Eutropios tarafından (MS 5. yüzyıl) mermerle döşenmiştir.
Meryem Ana Kilisesi
Kilisenin bulunduğu yerde, MS 2. yüzyılın ilk yarısında yapılmış bir Roma bazilikası vardı. Tahıl ve para borsası olan bu yapının batı ucunda, İ.S. 4. yüzyılda ilk kilise yapılmıştır. Bazilikanın apsisli batı eksedrası değiştirilerek, doğusuna dörtgen planlı atrium ile mozaik tabanlı narteks eklenmiş, sonra iki kilise daha yapılmıştır. Bazilikanın doğusu, yüksek rütbeli din adamlarına ayrılmıştır. Atriumun kuzeyinde de yuvarlak planlı bir vaftiz evinin kalıntıları vardır. Hz. Meryem'e adanan ilk kilisenin Efes'te inşa edilmesi ve böyle önemli kararların alındığı konsilin bu kilisede yapılması, Hz. Meryem'in Efes'te yaşadığı ve öldüğü iddiasını güçlendirmektedir. Kilisenin onarım çalışmaları, 1985 yılında
Ord. Prof. Dr. Ekrem Akurgal başkanlığında başlatılmıştır.
Memmius Anıtı
MÖ 1. yüzyıla tarihlenen anıtın sahibi, doğusundaki arşitrav (baştaban) yazıtında Caius Memmius, Kurtarıcı Caius'un oğlu, Cornelius Sulla'nın torunu şeklinde belirtilir. Dört basamaklı bir krepis(tapınakların dış kenar basamakları) anıtı çevreler. Her yüzdeki yarım daire nişler, kabartmalı bloklardan oluşan kemerlerle birbirlerine bağlanır.
Meryem Ana Evi
Ortodoks inancına göre, Meryem Ana Kudüs'te ölmüş ve Gethsemani'de gömülmüştür. Fakat Meryem Ana'nın St. Jean'la birlikte Efes’e geldiğine ve burada öldüğüne inanan çevreler de vardır. Bu ikinci iddiayı kabul edenlerin başında Papa XIV. Benoit (1740 -1758) gelmektedir. Birçok kaynakta
Meryem Ana'nın burada yaşadığından bahsedilmesine rağmen
Meryem Ana'nın evinin ya da mezarının nerede olduğuna dair bilgi bulunmamaktadır. Efes'i hiç görmemiş olan Alman Rahibe Catherine Emmerich (1774 -1823), bu evin yerini detaylı bir şekilde anlatmıştır. İzmir'deki Lazaristlerin Başrahibi M. Poulin ve Rahip H. Jung, 1891 yılında Efes'in etrafında düzenledikleri geziler esnasında, Rahibe Emmerich'in betimlediği eve uygun bir yapı bulmuşlardır. Ayrıca Şirince'nin sakinleri olan Rumların burada her 15 Ağustos'ta Meryem Ana’nın uykuya dalışına dair ayin düzenledikleri tespit edilmiştir.
Bülbül Dağı'ndaki (Koressos) 6. yüzyıl yapısı ev, T planlıdır. Girişteki salon, kilisecik, kiliseciğin yanındaki mutfak ve yatak odası evin bölümleridir. Ev olarak anılsa da, burası aslında bir şapeldir. Yapı 6. ve 7. yüzyıl özellikleri gösterse de evin çevresindeki yapılar ve mozaikler MS 1. yüzyıla tarihlenmektedir. Eve 100 m uzaklıktaki küçük, kare meydanda yuvarlak planlı bir sarnıcın kalıntıları vardır.
Odeion (Bouleuterion)
Agoranın kuzeyinde, 1400 kişi kapasiteli bir odeion (içinde müzik yapılan tiyatro biçimli yapı) vardır. Fakat önünde devlet agorasınınve yanında da prytaneionun (devlet yönetim binası) bulunması, yapının aynı zamanda bir bouleuterion(meclis binası) olduğu düşüncesini uyandırmaktadır. Yarım daire şeklindeki odeion, cavea (izleyicilerin oturduğu bölüm) ve sahne yapısından oluşmaktadır. Sahne yapısının iki katlı olduğu düşünülmektedir. Odeionda su oluklarının bulunmayışı, odeionunüstünün örtüldüğünü göstermektedir.
Prytaneion
Odeionun yanındaki kalıntılar, MÖ 3. yüzyıl yapısı prytaneiona(devlet yönetim binası) aittir. Kentin belediye binası niteliğinde düşünebileceğimiz prytaneion son biçimini imparator Augustus döneminde (MÖ 27 - MS 14) almıştır. Sütunlu bir avlu ile çevresindeki oda ve salonlardan oluşan prytaneionda, içinde sürekli kutsal ateş yanan
Hestia Boulaia Tapınağı vardı.
Serapis Tapmağı
Agoranın batı kapısı doğrultusunda, 24x160 m boyutlarında, üç yanı sütunlarla çevrili bir alan yer alır. Bu alanın güneyine bitişik prostylos (önüde sütunlu bir sundurmanın bulunduğu tapınak tarzı) planlı bir tapınak vardır.
Cellaya (diğer adı naos, tapınağın adandığı tanrının heykelinin bulunduğu, Yunan evine tekabül eden, tapınağın iç kısmındaki oda) tekerlekler üstünde dönen kapıyla giriliyordu. Burada bulunan Mısır granitinden yapılmış heykel parçalarından yola çıkılarak tapınağın Serapis'e adandığı öne sürülür ve tapınağı Mısır’dan gelenler tarafından yapıldığı sanılmaktadır. Yapı, MS 2. yüzyıla tarihlenir.
Skolastika Hamamı
Mermer Cadde'nin, Panayır (Pion) Dağı’nın güneybatı eteğinde oluşturduğu köşede yer alan hamam, MS I. yüzyılın ikinci yarısında ya da 2. yüzyılın başlarında yapılmıştır. 400'lerde, Hıristiyan bir kadın olan Skolastika tarafından onartıldığından, onun adıyla anılmaya başlanmıştır. II. Dünya Savaşı'ndan sonra bölgedeki kazı çalışmalarını yöneten Franz Miltner'e göre, büyüklüğüyle oldukça ilgi çeken yapının üst katı kızlar, alt katı ise erkek konuklar için ayrılmıştır. Hamamın batısında bulunan tonoz örtülü sokak genel bir tuvalettir.
St. Jean Kilisesi
Hıristiyan inancına göre St. Jean (Aziz Yuhanna - St. Jean Theologos St. John), Ayasuluk Tepesi'nde yaşayıp ölmüş ve buraya gömülmüştür. İlk önce, mezarın üstüne yerini belirtmek için bir anıt dikilmiş, MS 4. yüzyılda ise ahşap çatılı bir kilise yapılmıştır. Günümüze kalıntıları ulaşmış olan kubbeli bazilika ise İmparator Justinian (Jüstinyen) (MS 527-565) tarafından yaptırılmıştır.
Stadyum
Vedius Gymnasiumu'nun güneyindeki 230x30 m ölçülerindeki stadyum, güneyden Panayır (Pion) Dağı'na dayanmıştır. Helenistik dönemde yapılıp imparator Neron döneminde (MS 54 - 68) yenilenmiştir. Ancak, Erken Hristiyanlık döneminde Ayasuluk surlarının yapımı için oturma yerlerindeki taşlar sökülmüştür. Güneydeki oturma yerleri, dağın etekleri üzerindedir. Kuzeydeki bölüm ise tonozlar üzerine oturtulmuştur. Burada çeşitli spor karşılaşmaları, gladyatör ve vahşi hayvan dövüşleri yapılmaktaydı.
Surlar
Strabon'a göre, kent MÖ 3. yüzyılda, Lysimakhos tarafından surlarla çevrilmiştir. Helenistik surlar, Efes’in her yerinden görülebilen bir kuleyle sonlanmaktadır. Erken Hıristiyanlık dönemine tarihlenen surlar ise Panayır (Pion) Dağı'ndan geçip stadyum ve Vedius Gymnasiumu'nu da içine alarak limana kadar iniyordu.
Takip Kapısı
6. ya da 7. yüzyıla tarihlenen bir giriş kapısıdır. İki yanında ileriye çıkmış kulelerle korunan kapı, diğer yapılardan alınan gereçten yapılmıştı. Kapı kemeri üstünde stilize bitkisel motiflerden oluşan bir/riz bulunmaktadır. Kapının çevresinde, mitolojik sahnelerin betimlendiği kabartma levhalar yer almaktaydı.
Ticaret Agorası
110x110 m ölçülerinde ve dört yanı stoalarla çevrili ticaret agorası, Helenistik dönemde yapılmıştır. Augustus (MÖ 27 - MS 14) ve Neron (MS 54 - 68) dönemlerinde eklerle genişletilen agora, imparator Caracalla (MS 211 - 217) tarafından hemen hemen yeniden yaptırılmıştır. Ağmanın ortasında bir su ve horologion (güneş saati) ve bunların etrafında da heykeller bulunuyordu. Bu heykellerin kaidelerindeki yazılar, ait oldukları döneme ilişkin oldukça önemli bilgiler vermektedir.
Tiyatro
Liman Caddesi'nin sonundaki tiyatro, kentin en iyi korunmuş yapılarından biridir. Panayır (Pion) Dağı’nın batı yamacında yer alan mermer tiyatronun yapımına, Helenistik dönemde başlanmıştır, imparator Claudius döneminde (MS 41 - 54) genişletilmiş ve imparator Traianus döneminde (MS 98 -117) tamamlanmıştır. 145 m genişliğinde. 30 m yüksekliğindeki tiyatro, 24 bin kişilik kapasiteye sahiptir. MS 3. yüzyılda meydana gelen depremlerde yapının üst bölümleri tamamıyla yıkılmıştır. Roma dünyasının birçok yerinde olduğu gibi, buradaki gösterilerin yerini de gladyatör oyunları ve hayvan dövüşleri almıştır. Tiyatroda bugün de şenlik ve festivaller yapılmaktadır.
Traianus Çeşmesi
MS 2. yüzyılda yapılan çeşme, Kuretler Caddesi'nin kuzey ucundadır. 5,20x11,90 m ölçülerindeki büyük havuzu, üç yönden çeviren iki katlı biç yapıdır. Alt katta kompozit (farklı üslupların bileşkesi), üst katta Korint üslubunda sütunlar vardır. Suyun havuza aktığı yerde, çeşmenin ortasında imparator Traianus'un (MS 98 -117) yapının iki katı büyüklüğünde bir heykeli duruyordu. Çeşmede bulunan heykeller Efes Müzesi'ndedir.
Roma geleneğine uygun olarak hamam ve gymnasium bir aradadır. Yapının doğusunda yer alan palaestraya (daha çok güreş olmak üzere çeşitli spor dallarının öğrenildiği okul) giriş, güneydeki propylonla (giriş kapısı) sağlanıyordu. Pmpylonun batısında latrina (tuvalet) vardır. İmparator salonunun batısında, yapının genişliğince uzanan bölüm spor alanıdır. Buradan hamamın diğer mekanlarına geçilir.
Yamaç Evleri
Bülbül (Koressos) Dağı'nın Hadrianus Tapınağı'nın karşısındaki kuzey yamacında, renkli mozaik ve duvar resimleriyle bezeli evler yer alır. Arkeologların Yamaç Evleri dediği yapıların planı ve bezemeleri, yaptıranların gelir düzeylerine göre çeşitlilik gösterir.
Yedi Uyurlar Mağarası
Vedius Gymnasiumu'ndan doğuya dönen asfalt yol, Panayır (Pion) Dağı'ndaki
Yedi Uyurlar Mağarası'na ulaşır. Mağara, Orta Çağ boyunca ziyaret yeri olmuştur. Mağara duvarlarında ziyarete gelenlerin adları ve geliş tarihleri yazılıdır. Daha sonra mağaranın önüne bir kilise yapılmıştır (MÖ 6. yüzyıl). Mağara hem Hristiyanlar hem de Müslümanlar tarafından inanılan bir efsaneye dayanmaktadır. Bu efsaneye göre, Hıristiyanlık'ı ilk kabul eden topluluktan yedi genç, imparatorluk kültü gereği imparatorluk Tapınağı'na kurban edilmesi gereken hayvanları kurban etmek istememişler ve köpekleriyle birlikte bu mağaraya sığınmışlar. Mağarada uyuya kalan gençler uyandıklarında, kente inerler ve 200 yıl boyunca uyuduklarını ve bu esnada Hıristiyanlık'ın imparatorluk dini olduğunu fark ederler. Bu efsane yeniden doğuşun bir ifadesi olarak görülmüştür. Yedi uyurlar öldükleri zaman buraya gömülmüş, daha sonra da onların anısına bir kilise yapılmıştır.
İsa Bey Camisi
Ayasuluk Tepesi'nin güneybatı yamacında, kentteki Türk egemenliğinin önemli bir kanıtı olarak görülebilir. Aydınoğlu İsa Bey'in yaptırdığı
İsa Bey Camisi (14. yüzyıl), Beylikler döneminin ve Selçuklu mimarisinin en önemli ve gösterişli yapılarından biridir. Bir yazıtta yapının 1375 yılında tamamlandığı belirtilmektedir. 48,68x56,53 m boyutlarında, doğu - batı doğrultulu, dikdörtgen planlı bir yapıdır.
Yapmadan Dönme!
» Efes'i gezmeden,
» Saint Jean Kilisesini görmeden,
» Meryem Ana evine çıkmadan,
» Şirince'nin sokaklarını dolaşmadan,
» Şirince'nin meyve şaraplarından almadan, DÖNME!
Efes Civarında Ne Yenir?
Selçuk yöresinin çöp şişi ve ayranı ünlü. Şirince'deki lokantalarda da yöresel lezzetlerden tatmak olanaklı.
Efes Nerede, Efes'e Nasıl Gidilir?
İzmir-
Aydın otoyolunu kullanarak yaklaşık bir saatte Selçuk'a ulaşılıyor.
Selçuk'a trenle de gelmek olanaklı. Efes'i yürüyerek gezmek çok daha mantıklı.