Türkiye'nin en büyük adası olan
Gökçeada (İmroz) mitolojide Poseidon’un adası olarak anılıyor. Türkiye’de güneşin en son battığı yer olan İmroz bakir kalmayı başarabilmiş yerlerden. 95 km uzunluğundaki kıyı şeridinde Yuvalı, Aydıncık, İnceburun ve Uğurlu gibi el değmemiş birçok plaj var. Türkiye'nin tek
sualtı milli parkı da burada, Yıldızkoy ile Yelkenkaya arasında.
Gökçeada Tarihi
1960’lı yıllara kadar adanın nüfusunun %95’ini Rumlar oluşturuyormuş. Bu dönemde Kıbrıs sorununun yarattığı gerginlik yüzünden Rumlar evlerini ve topraklarını bırakıp, adayı terk etmiş. Şimdi yaklaşık 10 bin kişinin yaşadığı adada 150 civarında Rum kalmış, üstelik bunların çoğunun yaşı yetmişin üzerinde.
Rumlar ilçe merkezi (Panagia) dışında, Kaleköy (Kastro), Tepeköy (Agridia), Dereköy (Schinoudi), Zeytinliköy (Aya Todori) ve Bademli (Gliki) köylerinde yaşıyor. Rumların yaşadığı köyler Kaleköy dışında kıyıdan içeride. Adaya yerleşen Türkler için kurulan köylerden Uğurlu ve Şahinkaya’da Karadenizliler, Yeni Bademli ’de Ispartalılar, Eşelek ve Şirinköy’de de Bulgaristan göçmenleri yaşıyor.
Gökçeada Gezilecek Yerler
Eskiden adanın limanı Kaleköy’müş ve burası deniz kıyısındaki tek yerleşimiymiş. Köyün üstündeki tepede de bir kale kalıntısı var. Köyde birkaç kilise var, ama hiç Rum kalmamış, 1974 yılında Rumların tümü köyü terk etmiş. Adadaki otel ve lokantaların çoğu Kaleköy’de.
Adanın diğer ucundaki
Dereköy 1960’lı yıllarda 1959 haneli bir Rum yerleşimiymiş. Bir zamanlar Türkiye'nin en büyük köyü olan Dereköy, şimdi hayalet bir kasaba gibi, yalnızca kahvehanesi açık. Köyün iki kilisesiyle, çamaşırhanesi ve yeni okulu ayakta duruyor. Terk edilmiş evlerin camları, kapılan ya da döşemeleri sökülmüş ve yıkıntıya dönmüş.
Dereköy’den patika bir yolla kuzeye doğru gidildiğinde 38 metre yüksekliğindeki
Marmaros Şelalesine ulaşılıyor. Derenin içinden devam edildiğinde de
Marmaros Koyuna varılıyor. İmroz su kaynakları açısından dünyanın en zengin dördüncü adası, her tarafında buz gibi akan çeşmeler, köylerde de çamaşırhaneler var. Dereköy’den güneye doğru gidildiğinde önce yeni kurulmuş bir köy olan Uğurluya, sonra da
Yuvalı Plajı’na varılıyor.
Adanın bir başka Rum köyü
Tepeköy. En kalabalık Rum köyünün Zeytinli olmasına karşın, en canlı yaşam Tepeköy’de. Bunun nedeniyse Yorgo Zorbozan’ın tesisleri. Yorgo’nun pansiyon dışında tavernası ve şarap evi de bulunuyor. Tepeköy’ün merkezindeki ibadete açık bir kilise köyün içinde ve dışında da yirmi civarında şapel bulunuyor.
Dibek kahvesiyle ünlü
Zeytinli köyü diğer Rum köylerine göre daha bakımlı. İstanbul Rum Ortodoks Patriği Bartholemeos da bu köyde doğmuş. Fırsat buldukça köyüne gelen Patrik baba evini de restore ettirmiş. Burada da iki büyük kiliseyle on şapel var.
Bademli de kilisesi, çamaşırhanesi ve güzel evleriyle ünlü bir başka Rum köyü. Köyde şimdi çok az Rum yaşıyor, kahvehane dışında açık hiçbir dükkan kalmamış. Köyün altındaki ovaya Yeni Bademli köyü kurulmuş. Artık adanın en kalabalık köyü olan Yeni Bademli’de ev pansiyonculuğu yaygın, daha 1950’li yıllarda Rumlar adada pansiyonculuk yapıyormuş, adada iki yüz civarında
pansiyon var.
Adanın tüm bankaları, mağazaları ve devlet binaları günümüzde ilçe merkezi olan Çınarlı’da (Panagia) yer alıyor. Merkezde Osmanlı döneminden kalma iki tarihi cami de var. Adadaki Rumların dini temsilcisi olan metropolit de buradaki konutunda oturuyor. Metropolithane olarak adlandırılan bu iki katlı binanın bitişiğinde İmroz’un katedrali olan
Panagia Kilisesi yer alıyor. İlçe merkezindeki Yeni Mahalle’de (Evlampiyo) Hagia Barbara adında büyük bir kilise, çevrede de otuzdan fazla şapel bulunuyor.
Merkezden güneye doğru gidildiğinde ise
Aydıncık (Kefalos) adı verilen bölgeye ulaşılıyor. Burada yazın kuruyan bir tuz gölünün yanı sıra adanın mükemmel plajlarından biri bulunuyor. İmroz’da her yıl 15 Ağustos’ta Meryem Ana Panayırı yapılıyor. Etkinlikler bir kaç güne yayılıyor ve
Gökçeada Film Festivali de bu günlerde yapılıyor.
Yıllar önce Türkiye’deki şarap üretiminin yarısının İmroz’da yapıldığı söyleniyor. Şimdi feribot çalışamadığı zaman adada yiyecek domates bile bulunmuyormuş. Oysa İmrozlular çalışkanlıklarıyla da ün kazanmış, adanın her tarafında ekip biçerlermiş. 1964 yılında başlayan büyük göç öncesinde adadan dışarıya peynir, sabun, deri, zeytinyağı, sünger, canlı hayvan gönderilirmiş, hatta Türkiye'nin en büyük sünger filosu da burada imiş.
Yapmadan Dönme!
» Rum köylerini gezmeden,
» Zeytinli'de dibek kahvesi içmeden,
» Tuz Gölü'nde çamura bulanmadan,
» Marmaros Şelalesi'ni görmeden,
» Ev yapımı Rum şarabı almadan, DÖNME!
Gökçeada'da Ne Yenir?
Balık ve ot yemekleri ada mutfağının temelini oluşturuyor. Adada 146 tür balığın tutulduğu söyleniyor. Rum yemeklerinden tatmak isteyenler Tepeköy'deki Barba Yorgo ya gitmeli. Cullama, Cicirya ve sakızlı muhallebi adaya özgü lezzetler arasında.
Gökçeada Nerede, Nasıl Gidilir?
Gökçeada
Çanakkale'ye 33 mil, Kabatepe'ye 14,5 mil uzaklıkta. Kabatepe ise
İstanbul'a 333 km uzaklıkta. Adaya Çanakkale'den feribot ve deniz otobüsleriyle, Kabatepe’den de feribotlarla ulaşmak olanaklı. Limandan yalnızca ilçe merkezine ya da Kaleköy'e minibüsler çalışıyor, köylere doğru dürüst ulaşım yok.